Hayat bazen acı ve ilginç bir dönüş alabilir. Kimi zaman her şey yolundaymış gibi görünse de, içimizdeki derin yaralar bir an ortaya çıkabilir. İşte bu, kaybolan bir oğulun ardındaki acılı bir babanın hikayesidir. "Doktora gitti, gelecek diyorum" cümlesi, Oğuz Bey'in kalbindeki hüzün ve umudu özetliyor. İşte bu trajik durum, birçok aile dramını beraberinde getirirken, aynı zamanda toplumun göz yumması gereken gerçekleri de yüzeye çıkarıyor.
Oğuz Bey, 45 yaşında genç yaşta evlat acısı yaşayan bir baba. Oğul Derya'nın kaybolduğu günden itibaren hayatının nasıl değiştiğini anlatırken gözlerinden süzülen yaşlar, acının ne denli derin olduğunu ortaya koyuyor. Derya, 18 yaşında bir gençti ve hayatın en güzel dönemlerini yaşarken, birden doktora gitmek üzere evden çıktı. Derya'nın gözleri, Oğuz Bey’in gözünde umutla doluydu; çünkü genç, hastalığından dolayı tedavi sürecine başlamış, babası da her şeyin düzeleceğine inanıyordu. Ancak günler geçtikçe Derya'nın dönmemesi, Oğuz Bey’in içindeki korkuları arttırdı. "Bir gün dönecek, ona inanamıyorum, her gittiği yerde ya bir şeyler ters gidiyor ya da bir şeyler oluyor" diyerek endişesini dile getiriyor.
Derya'nın kaybolması, ailesinin yanı sıra arkadaşlarının da hayatlarına büyük bir darbe vurdu. Sosyal medyada paylaşımlar yapılarak herkesin Derya’yı bulması için çağrıda bulunulurken, birçok insan bu duruma dikkat çekmeye çalıştı. Oğuz Bey, Derya’nın kaybolduğu gün evde hangi hislerle beklediğini şöyle anlatıyor: "Küçükken hep onun kollarında büyüdüm, şimdi nasıl bir yere gitti? Nasıl olur da bir anda kaybolabilir?" Bu sözler, kayıp bir çocuğun ebeveyninin ruh halini en güzel şekilde ele alıyor. Derya'nın kaybı, birçok baba için ne anlama geldiğini, evlat acısının özünü ve babalık bağının ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.
Oğuz Bey, kaybolduğu günden beri Derya'nın arkadaşları ile sürekli iletişim içinde olduğunu, onların her söylediğine inandığını ifade ediyor. Tedavi süreci açısından önemli olan bu süreç, babanın umutlarını daha da besledi. Ancak, gün geçtikçe Derya'nın kayboluşunun gizeminin derinleşmesi, hem Oğuz Bey'in hem de çevresindekilerin kaygılarını artırdı. "Onun neler yaşadığını bilmiyorum ama doktora gitti deyip dışarıya çıkması bana başka bir şey fısıldıyor" diyor acılı baba. Bu sözler, Derya'nın kaybolmasının ardındaki soru işaretlerini daha da büyütüyor.
Öte yandan, Derya'nın kaybolması sadece bir ailenin trajedisi değil, aynı zamanda toplumun ilgisini çekmesi gereken bir olay. Kayıt dışı kayıpların her zaman artış gösterdiği bu toplumda, aileler tutunacak bir dal aradıklarında, güvenlik güçleri, yerel halk ve sosyal medyanın birlikteliğiyle gerçek anlamda bir dayanışma sağlanması gerektiği unutulmamalıdır. Oğuz Bey şimdi her yerde arama yapıyor; geçtiği yerlerde insanların yardımlarını istemekten çekinmiyor ama içindeki boşluk ve kaygı asla kaybolmuyor.
Bir tarafı umut, diğer tarafı kaygı dolu bu hikaye, acılı bir babanın etrafında dönüyor. Derya'nın kayboluşu sadece bir kaybın ötesinde, bir baba için yaşama sevincini sorgulatan, hatta çalan bir gerçek. "Sadece bir gün değil, her gün onu bekliyorum" diyor Oğuz Bey. Kim bilir, belki bir gün Derya geri döner ve her şey yeniden yoluna girer. Ama bu süreçte, onu bekleyen bir baba ve yaralı bir kalp var. Her şeyin yeniden dönüşü, her ailenin başına gelebilecek edip, herkesin aydınlanmasını beklediği bir hayal yolculuğudur.
Sonuç olarak, Oğuz Bey’in hikayesi yalnızca bir kayıp hikayesi değil, aynı zamanda toplumun kayıplarına duyarsız kalmaması gerektiğinin de altını çizen bir öyküdür. Her kayıp, ortada bir parça insan kalp sarsıntısına neden olmakta ve bir araya gelinerek dayanışma içerisinde olunması gereken bir mesaj taşımaktadır. "Beni yalnız bırakma, Derya’mı bul!" diye haykıran bir baba olarak bu hikaye, her bireyin değişim için bir şey yapması gerektiğinin önemli bir hatırlatıcısıdır.