Hepimizin hayatında zorlu anlar ve sorumluluk almaktan kaçınmak için bir bahane bulduğumuz dönemler olmuştur. Ancak bu kaçış yollarının, bireysel psikolojimizi derinden etkileyen faktörler olduğunu biliyor muyuz? Klinik psikolog, özellikle geçmişteki deneyimlerin ve günlük yaşamın getirdiği baskıların, kendimizden kaçmamıza nasıl yol açtığını açıklıyor.
Sorumluluk, hayatımızın kaçınılmaz bir parçasıdır. İş, aile, arkadaşlık gibi pek çok alanda üzerimize düşen görevleri yerine getirme ihtiyacı, zaman zaman ağır bir yük haline gelebilir. Klinik psikolog, sorumluluk almaktaki zorlukların çoğunun kökeninin çocukluk dönemine dayandığını ifade ediyor. Gelişimsel aşamalarda, bizden beklenenleri yerine getirmekte zorlandığımızda, bu durum “kendimizden kaçma” mekanizmalarını tetikleyebilir. Örneğin, çocuğun daha fazla ödev yapması beklenirken, oyun oynamaya yönelmesi, sorumluluklarını erteleme biçimi olarak değerlendirilebilir. Bu tarz davranışlar, yetişkinlik döneminde de karşımıza çıkar ve sürekli bir kaçış aracı haline gelebilir.
Kendimizden kaçmanın birçok yüzü var. Tüketim alışkanlıklarımız, iş hayatındaki başarısızlık korkusu veya bir ilişkiyi sürdürmekten vazgeçmek gibi durumlar, bunlara örnek olarak gösterilebilir. Psikolog, "Kendimizi oyalayarak veya bir şeyden kaçarak, o anki stres ve kaygılardan uzaklaşabileceğimizi düşünürüz. Ama aslında, bu kaçış yolları bizi daha da derin bir karanlığa sürüklüyor,” diyor.
Peki, kendimizden kaçmayı durdurmanın ve sorumluluklarımızla yüzleşmenin yolları nelerdir? Klinik psikolog, ilk adımın öz-farkındalık geliştirmek olduğunu vurguluyor. Kendimizi tanımak ve güçlü yönlerimizi kabul etmek, zihinsel sağlığımız üzerinde olumlu etkiler yaratır. Ayrıca, yaşamınızdaki sorumlulukları sıralamak ve bunlarla başa çıkma stratejileri geliştirmek, kaygı seviyenizi azaltabilir. Bunu başarmak için, amaç ve hedefler koymak önemlidir. Hedefler, ne kadar büyük olursa olsun, bir yol haritası oluşturur ve sorumluluklarınızı daha iyi manage etmenize yardımcı olur.
Ayrıca, kaçış yollarınızı daha iyi anlamak için gerçekte neye ihtiyaç duyduğunuzu sorgulamanız gerekir. Kendinize sürekli sorular sormak, bu sürecin önemli bir parçasıdır. "Bunu yapmamak için gerçekten bir sebep var mı?", "Yüzleşme korkum beni nasıl etkiliyor?" gibi sorularla başlayabilirsiniz. İçsel motivasyon bulmak ve kendinizle barışmak, sorumlulukların altında ezilmeden yaşamayı mümkün kılar.
Kaçış psikolojisi, bireylerin hayat kalitesini düşürürken, aynı zamanda her bireyin ruhsal sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir. Sorunla yüzleşmek yerine sürekli olarak başka şeylere yönelmek, bireyin kendisine inancını zayıflatır. Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta ise; sadece sorunlarla değil, aynı zamanda duygularla da yüzleşebilmek gerektiğidir. Duygusal zekanın gelişimi, insanın kendisini ve etrafındaki dünyayı anlamasına yardımcı olur.
Sonuç olarak, sorumluluklarımızdan kaçmak, sadece geçici bir rahatlama sağlar; bu yöntem uzun vadede pek çok sorun yaratabilir. Klinik psikolog, bu süreçte kendimizi tanımanın ve kabul etmenin önemini bir kez daha vurguluyor. Kendimize karşı dürüst olmak ve duygusal zekamızı geliştirmek, yarınımız için büyük bir adım olabilir. Kendimizi, sorumluluklarımızı ve hayatımızı kabullenmek; daha sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürmemizi sağlayacaktır. Eğer siz de kendinize bu soruları sormak ve sorumluluklarınızla nasıl yüzleşeceğinizi keşfetmek istiyorsanız, uzman bir psikologdan destek almayı düşünebilirsiniz.